Çocuğunun derslerdeki "gevşekliği" karşısında bazı ebeveynler "doğru – dürüst ders çalışmıyorsun, bu gidişle hiçbir yeri kazanamayacaksın, sana verdiğimiz bunca emek boşa gidiyor" şeklinde ifadeler kullanabiliyorlar. Ebeveynlerin bu tarz "ümit kırıcı" konuşmaları özellikle ergenlik dönemindeki öğrencilerde tepkiyle karşılanabilir. Yaşadıkları ruhsal değişimin etkisiyle oldukça kırılgan olabilen ergenler, ebeveynlerinin bu tür kırıcı ifadelerini "benliklerine yönelik bir aşağılama", hatta kendilerine yöneltilmiş bir "ültimatom" olarak algılayabiliyorlar. Bu yaklaşım karşısında ergenler, bazen "pasif direniş" tarzında tepki gösterirken bazen de anne ve babalarının bu tutumunu "protesto etmek" amacıyla ders çalışmayı iyice bırakabilmektedirler. Bu gerilimin sık sık yaşanması çocuğun ebeveyninden zamanla "soğumasına" ve ebeveyniyle aralarındaki duygusal bağın hasar görmesine sebep olabilir. Hâlbuki bu duygusal bağın hasar görmesi, çocuğun ders başarısından daha az önemli değildir.
Ebeveynin "ümit kırıcı" konuşmaları çocuğunun ders çalışma iştiyakını bozar.
Ebeveynler bu tarz ifadeleri kullanırken, aslında çocuklarının derslerine daha da motive olmasını ve bu anlamda kendilerine çeki – düzen vermesini amaçlamaktadırlar. Fakat sanıldığının aksine bu konuşmalar pek yararlı olmamaktadır. Çünkü "olumsuz konuşarak çocuğun motivasyonunu arttırmak"mümkün değildir. Ebeveynin bu yaklaşımı çocuğu ders çalışmaya teşvik etmediği gibi bilakis çocuğun çalışma şevkinin de kırılmasına sebep olabilmektedir.
Çocuk, ders başarısı yönüyle kimseyle kıyaslanmamalı.
Çocuğunun yeteri kadar ders çalışmadığını düşünen anne-baba, bazen "duygusal bir refleksle" onu başkalarıyla kıyaslayabiliyor. "Senin derslerin neden Ahmet´in dersleri gibi değil? Neden onu kendine örnek almıyorsun? Onun gibi olamıyor musun? Senin ondan neyin eksik? " Bu tarz kıyaslamalar çocukları ders çalışmaya teşvik etmediği gibi adeta onları çileden çıkarmaktadır. Çocuklar bu kıyaslamaların etkisiyle hem ebeveynlerine hem de kıyaslandıkları kişilere karşı büyük bir öfke duyarlar.
Çocuğun ders çalışmamasının asıl sebepleri öğrenilmelidir.
Psikolojik bir ilke olarak denilebilir ki "her davranışın bir ya da birden fazla nedeni vardır." Eğer çocuk yeteri kadar ders çalışmıyorsa bunun sebepleri anlaşılmaya çalışılmalıdır. Çocuğun kişisel problemlerinin olması, derslerine motive olamaması, ailevi bazı sorunlarının olması, arkadaş çevresinden olumsuz etkilenmesi vb faktörler iyice araştırılmadan çocuğun derslerdeki "gevşekliğinden" dolayı kınanması ve ümidinin kırılması pek mantıklı bir metot değildir. Unutulmamalı ki bir çocuğun ümidinin kırılması, ona yapılacak en büyük haksızlıklardan birisidir. Çocuğun bu problemlerinin çözümü için okulla işbirliğinin yapılması, özellikle rehberlik servisinden destek alınması büyük önem taşımaktadır.